Sayı Editörleri: Ferda Uzunyayla, Fuat Özdinç, M. Gürsan Şenalp, Hülya Kendir, Selime Güzelsarı
Yeni-Osmanlıcılığın Ekonomi Politiğinin Bir Eleştirisi: Ulusötesi Bir Hegemonya Projesinin Yükseliş ve Düşüşü- Mehmet Gürsan Şenalp
Bu çalışma 2000’lerin ilk on yılında “Yeni Türkiye”nin dış ilişkilerinin ekonomi-politiğine odaklanıyor. İlk kısımda son yıllarda öne çıkan ve dış politikaya politik ekonomi perspektifinden
yaklaşan bazı ana akım çalışmalar eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. İkinci kısımdaki
kuramsal tartışma ise Marksist uluslararası (veya küresel) politik ekonomi (UPE) yazınında “Amsterdam Okulu” olarak bilinen çevrenin katkılarına dayanıyor. Analiz Van der Pijl’i izleyerek Yeni-Osmanlıcılığı, ulusötesi bir kontrol kavramı (hegemonya projesi) olarak sistem kaynaklı neoliberalizme belirli şartlarda eklemlenmek üzere dizayn edilen bir sınıf projesi olarak okuyor. Buna göre bölgesel düzeyde bir kontrol kavramı olarak Erdoğan ve Davutoğlu tarafından pazarlığa sürülen söz konusu stratejinin kaderi sistemik ve ulusötesi mücadeleler diyalektiğince çizilmiştir. Bu mücadeleler dünyayı yıkıma sürükleyen para ticareti yapan (money-dealing) ulusötesi sermaye fraksiyonunun küresel liderliğine karşı ve ondan yana olan sermaye fraksiyonları ve işçi sınıfları arasında; ulusal, bölgesel ve uluslararası seviyelerde bir çok devlet bağlamında aynı anda cereyan etmektedir.
Anahtar Kelimeler: Yeni-Osmanlıcılık, Hegemonya Projesi, Dış Politika, Amsterdam Okulu, Ortadoğu.
Hilafet Tartışmalarından Cihat Çağrılarına: İki Savaş Arası Dönemde İslam Siyasal Düşüncesi (1918-1939)- Ateş Uslu
İki savaş arası dönemde İslam siyasal düşüncesinin gelişiminin kronolojik bir perspektiften incelendiği bu yazıda öncelikle Birinci Dünya Savaşı’nın bitimini takiben yoğunlaşan hilafet tartışmalarına yer verilmekte, daha sonra 1920’lerin ikinci yarısında cihat ve İslami örgütlenmeler üzerine geliştirilen perspektifler incelenmekte ve son olarak 1930’lu yıllarda İslam siyasal düşüncesinin İslamcı hareketlere paralel olarak gelişmesine değinilmektedir. Bu dönemde yapılan siyasal tartışmaların içeriğini siyasal toplumsallaşma süreci belirlemiştir. Türkiye’de 1924 yılında hilafetin kaldırılmasını takiben Mısır başta olmak üzere çeşitli ülkelerde tartışmaya açılsa da geniş kapsamlı etki yapan bir hilafet iddiası ortaya atılmamıştır. Hilafet tartışmalarından sonra bir İslam devleti kurulması üzerine teoriler bu dönemde yaygınlaşmış, İslamcılık ideolojisinin önemli temsilcileri olan Mevdudi ve Hasan el-Benna gibi yazar ve siyasetçiler bu dönemde ilk eserlerini vermişlerdir.
Anahtar kelimeler: İslamcılık, İslam siyasal düşüncesi, Reşit Rıza, Ebulala Mevdudi, Hasan el-Benna.
Ulusötesi Sınıf Oluşumu ve Sermaye Fraksiyonları Analizinin Küresel Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katkısı- Örsan Şenalp
Okuyacağınız metin Amsterdam Okulu’nun en üretken ve etkili isimlerinden birisi olan Hollandalı politik iktisatçı Kees Van der Pijl’in, Praksis dergisinin bu sayısı için hazırladığı “Ulusötesi Sınıflar, Fraksiyonlar ve Kriz” başlıklı makalesine bir giriş olarak kaleme alındı. Kendilerini esnek bir kolektif çalışma grubu olarak tanımlayan Amsterdam Okulu (veya Projesi) yazarlarının 1970’li yıllardan bu yana geliştirdikleri ulusötesi sınıf oluşumu ve sermaye fraksiyonları analizinin, küresel ekonomi politiğin Marksist eleştirisine dair en önemli katkılardan birisi olduğunu düşünüyorum. Bu yazıda neden böyle düşündüğümü ortaya koyarken bir yandan da söz konusu katkının tarihsel ve kuramsal arka planı hakkında okuyucuyu bilgilendirmeyi umuyorum.
Anahtar kelimeler: Marksizm, Kapitalizm, Kriz, Ulusötesi Sınıflar, Sermaye Fraksiyonları.
Ulusötesi Sınıflar, Fraksiyonlar ve Kriz -Kees Van der Pijl -Çeviren: Örsan Şenalp
Marksist kuramın anahtar kavramlarından bir tanesi sınıf oluşumu ve fraksiyonların bu süreçteki rolüdür. Bu kavram, biri 1848 Devrimini ve devrimin nasıl yenilgiye uğradığını anlatan Fransa’da Sınıf Savaşları’nda olduğu gibi tarihsel, “gazete yazısı” tarzında; diğeri Kapital’in ikinci cildinde olmak üzere iki farklı tip analizle sunulmuş olması nedeniyle Marksist gelenek tarafından tam anlamıyla benimsenememiştir. Buna ek olarak sınıf çözümlemelerinde ısrarla varlığını sürdüren bir “ulusal” sapma söz konusudur. Elinizdeki bu çalışmada ise Marx’ın fraksiyon çözümlemesine dair bıraktığı bu iki farklı mirasın nasıl birleştirilebileceği ve ulusötesi sınıf oluşumu kavramıyla nasıl ilişkilendirilebileceğini tartışıyorum.
Anahtar Kelimeler: Ulusötesi Sınıflar, Fraksiyonlar, Kriz, Kontrol Kavramları, Neoliberalizm.
Neoliberalizmin Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesindeki Yansımaları- Berna Uymaz
Ortadoğu ve Kuzey Afrika (ODKA) ülkelerinde, özellikle uluslararası kuruluşlarla finansal ilişkilerin getirisi olan anlaşmalar ve reform adı altındaki programlarla, 1980’ler itibariyle devletin aktif rolünde dönüşümler içeren politikalar uygulanmaktadır. ODKA’da söz konusu neoliberal politikaların ilk örnekleri özelleştirmeler aracılığıyla olmuş, ancak bölgenin kendine has yapısı ve toplumsal muhalefet özelleştirme uygulamalarını zorlaştırmıştır. Günümüzde ODKA’da, sermaye birikiminin desteklenmesinde özelleştirmelerin alternatifi olarak, ana akım iktisat çerçevesinde çelişkili görünse de, mali düzenlemelerin yanı sıra devletin aktif olarak rol aldığı politikalar uygulanmaktadır. Makale, ODKA’daki söz konusu geniş çaplı politikalar arasından mali iktisat kapsamına giren kamu iktisadi kuruluşları (KİT), kamu-özel sektör ortaklıkları (KÖSO) ve ulusal varlık fonları (UVF) bağlamında devlet-piyasa ilişkisini tartışacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölgesi (ODKA), Neoliberal Politikalar, Kamu İktisadi Teşebbüsleri (KİT), Kamu-Özel Ortaklıkları (KÖSO), Ulusal Varlık Fonları (UVF).
Yok Sayılan Bölgeler: Arap Dünyasında Finansallaşma Mekanları -Adam Hanieh- Çeviren: Ferda Uzunyayla
Bu makale, geniş kapsamlı finansal literatürün neredeyse tümüyle yok saydığı bir bölge olan Arap dünyasında finansallaşma süreçlerini incelemektedir. Makale, finansallaşmanın, ulusal ölçekte işleyen finansal piyasaların düzgünce sınırlanmış toplumsal ilişkiler seti içinde basitçe yayılmasından çok daha fazlası olduğunu göstermektedir. Arap dünyasında finansallaşma, sermayenin döngüsü içinde tüm ölçeklerde faaliyette bulunan bölgesel finans sermayesinin –en belirgin olarak Körfez İşbirliği Konseyi’nde yer alan sermaye gruplarının- artan ağırlığıyla dikkat çekmektedir. Bunun sınıf ve devletin biçimlenme sürecine önemli etkileri vardır. Finansallaşmaya
–metodolojik olarak ulusalcı varsayımlardan ve genelde literatürün gelişmiş kapitalist merkeze tekil olarak odaklanmasından kaçınarak- bu açıdan yaklaşmak ölçekler arası (cross-scalar) birikim modellerinin, bunların mekânsal hiyerarşilerinin ve coğrafi eşitsizliklerinin önemine odaklanmayı sağlamaktadır. Dolayısıyla bu makale, finansallaşma konusunda, mekânsal olarak daha duyarlı bir
yaklaşımın gerektiğini bir kez daha doğrulamaktadır.
Anahtar kelimeler: Finansallaşma, Ortadoğu, Körfez İşbirliği Konseyi, Mekân, Ölçek.
Sağ Popülizm ve Faşizm Üzerine Yöntemsel Bir Tartışma: Küresel Örüntüler ve Ulusal Özgüllükleri Birlikte Anlamak- Cenk Saraçoğlu
Bu makale 2008 ekonomik krizi sonrasında dünyanın çeşitli yerlerinde gün geçtikçe yaygınlık kazanan otoriter sağ hareket ve siyasal iktidarların mahiyetini ve bunların yükselişinin arkasındaki dinamikleri anlamaya yönelik yöntemsel ve kavramsal bir tartışma çerçevesi oluşturmayı amaçlıyor. Bu doğrultuda makale öncelikle “sağ popülizm” kavramını bu hareketlerin dünya ölçeğinde sergiledikleri birtakım örüntülerin ortaya konulması için işler kılıyor. Sonrasında ise “popülizm” kavramının bahsettiğimiz sağ yükselişin ülke ölçeğinde sergiledikleri kritik önemdeki özgüllüklerini ortaya sermede yetersiz kaldığı gerekçesiyle faşizm kavramının işlerliğini ve gerekliliğini vurguluyor. Faşizm bahsedilen hareket ve rejimleri hem geriye doğru onun arketipiyle hem de yatay olarak aynı süreçte ortaya çıkmış diğer hareket ve iktidarlarla karşılaştırmanın ve böylelikle de her birinin anlamlı özgül özelliklerini belirli bir soyutlama sistemi içerisinde ortaya koymanın aracı olabilir. Bunun yanında faşizm sağ popülist kategorisi altındaki hareketlerin ve iktidar pratiklerinin nereye doğru evrilebileceğini kestirmeyi sağlamak ve buna göre alınacak siyasal pozisyonu ve stratejiyi belirlemek açısından anlamlıdır. Makale, faşizmin ideolojik düzeyde iki ayrıksı özelliğini merkeze almanın günümüz sağ hareketlerini anlamada ve kıyaslamada kilit önemde olduğunu vurguluyor: eş-zamansızlık (non-contemporaneity) ve karşı-devrimci yıkıcılık. Bu özellikler temelinde makale sağ popülizm ve faşizm üzerine yaptığı çözümlemeyi günümüz Türkiyesine dair rejim tartışmalarına da yansıtmaya çalışıyor.
Anahtar Kelimeler: Popülizm, Sağ-popülizm, Faşizm, Kriz, İdeoloji, Sınıf.
İthal İkameciliğin Uzun Ölümü -Melih Yeşilbağ
Bu makale Meksika, Brezilya, Türkiye ve Hindistan’da ithal ikameci sanayileşme modelinde yaşanan krizin farklılaşan dışavurumlarını ve bu krizi aşmaya yönelik reform girişimlerini karşılaştırmalı bir çerçeve dahilinde ele alıyor. Spesifik olarak, söz konusu ülkelerdeki karar vericilerin 1970’lerin başında ithal ikameci modelin tıkanıklıklarını fark etmelerine karşın neden uzun süre boyunca birikim rejiminde bir reforma gitmediklerini ya da gidemediklerini ve sonuç olarak ülkelerinin kabaca bir on yıl sonra derin bir borç krizi ya da uzun süreli durgunluğa sürüklenmesini engelleyemediklerini açıklamaya çalışıyor. Bu soruyu ele alan yazında neoklasik yaklaşım ve kurumsalcı yaklaşım olmak üzere iki hakim yaklaşım öne çıkıyor. İlk yaklaşım başarısızlığın kaynağı olarak piyasa güçlerinin dinamizmini boğan bürokratik atalet ve aşırı devlet müdahalesini öne sürerken, ikinci yaklaşım uzun vadeli kalkınmayı destekleyecek kurumsal altyapı ve meritokratik bürokrasinin yokluğundan kaynaklanan düşük devlet kapasitesini temel problem olarak gösterdi. Bu makale, bu yaklaşımlardan belirli düzeylerde farklılaşarak bu ülkelerde ithal ikameciliğin krizi ve reform girişimleri bağlamında kalkınma performansı ve devlet kapasitesi farklılaşmasının sınıfsal bir analizle açıklanabileceğini öne sürüyor. Bu kapsamda, ithal ikameci birikim rejiminin devlet aktörlerinin kalkınmacı müdahalelerine karşı yerli kapitalistlerin elini güçlendiren ve böylelikle olası reform girişimlerine direnebilmelerine olanak sağlayan yapısal bir sınıf oluşum örüntüsü barındırdığını tespit ediyor. Reform girişimlerinin hiçbir ülkede başarılı olamaması bu yapısal örüntünün sonucu olmakla beraber, tekil örneklerde ortaya çıkan “reform inisiyatifi”nin kapsamı ve etkisi, sınıfsal güç dengelerine göre farklılaşıyor. Meksika en güçlü, Brezilya en zayıf reform inisiyatifine tanık olurken Hindistan ve Türkiye ara örnekleri oluşturuyor.
Anahtar Kelimeler: İthal İkamecilik, Kalkınma, Sermaye Sınıfı, Birikim Rejimi.
Stajyerler ve Kafirler: Neoliberalizm Çağında Türkiye’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Çalışma ve Vatandaşlık İlişkisinin Dönüşümü Kaan Ağartan - Cedric de Leon- Çeviren: Bahar Şimşek
Mülksüzleştirilmişler, ekonomik güvencesizlik koşullarında nasıl yönetilebilir? Formel sektörde iş bulma imkanı giderek azalırken çalışmanın sosyal hakların ön koşulu olarak kalmasındaki ısrarı nasıl açıklayabiliriz? Bu yazı bu sorulara Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) 1980’lerden itibaren geçirdiği dönüşümlerin çalışma ve sosyal vatandaşlık ilişkisine etkisinin karşılaştırmalı bir analizini sunarak yanıt bulmaya çalışıyor. Yazının iddiası şudur: Formel sektörde istihdam edilen ve sayısı gittikçe azalan ayrıcalıklı bir kesim sosyal haklardan faydalanabilirken hayatını formel sektörün dışındaki faaliyetlerle idame ettirmeye çalışan yoksun ve mülksüzleştirilmiş kesimlerin uysallaştırılarak yönetilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda neoliberal devletin günümüzde gittikçe zayıflayan “çalışma-vatandaşlık” bağının farklı biçimlerini toplumun bu kesimlerini yönetebilmek için özgün bir şekilde kullanıma soktuğunu görüyoruz. Devlet bir taraftan çalışma ilişkilerinin ve refah mekanizmalarının düzenlenmesinde piyasa yönelimli bir stratejiyi öne çıkararak bu ilişkilerin ürettiği güvencesiz çalışma biçimleri aracılığıyla çalışanları kontrol etmesinin önünü açarken bir taraftan da piyasa ilişkilerinde kendisine çaresizce yer arayan kesimlere doğrudan müdahale etmekten çekinmemektedir. Bu müdahale Amerikan devletinde toplu hapis ve sınırdışı olarak gerçekleşirken, Türk devletinde muhafazakârlık ve otoriterlik şekline bürünür. Piyasaya yönelimle doğrudan müdahale arasında gidip gelen bu “ikili hareket” bizim “katmanlı vatandaşlık rejimi” adını verdiğimiz bir yönetim şekline evrilir.
Anahtar Kelimeler: Neoliberalizm, Çalışma, Sosyal Vatandaşlık, Yönetimsellik, Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri.
Kitap İncelemesi
Bir Kürt Müzisyeni Nasıl Oluşur?
Şen, B. (2016), Devlet Piyasa Parti, Nizamettin Ariç ve Kürt Müziği, İstanbul: Avesta.
Aslı Kayhan