Sayı Editörleri: Aylin Topal, Gökhan Demir, Melih Yeşilbağ, M. Gürsan Şenalp, Sümercan Bozkurt
Kriz Bağlamında Eleştirel Siyasi Ekonominin Yerini Yeniden Düşünmek: Avro Krizi ve Kuramsal Kriz Elif Uzgören
Küresel finans krizine paralel olarak Avro krizi, aşırı-sağ partilerin yükselişi ve Brexit gibi tarihsel gelişmeler Avrupa çalışmaları içindeki kuramsal tartışmaları da etkiledi. Avrupa çalışmaları literatüründe anaakım tartışmalar krizi açıklamada yetersiz kalmış, eleştirel siyasi ekonomi yazını da bu literatür içinde ‘Avrupa şüpheciliği’ temelinde maalesef genelde dışlanmıştır. Halbuki ekonomi ve siyaseti birbirine içsel alanlar olarak kavramsallaştıran eleştirel siyasi ekonomi yazınının Avrupa çalışmaları literatüründen dışlanması krize içkin nedenleri çözümlemek ve çözüm önerileri geliştirmek açısından mevcut tartışmaları zayıflatmaktadır. Bu çalışma Avrupa entegrasyonunu açıklamaya yönelik eleştirel siyasi ekonomi literatürü içindeki mevcut kuramsal yaklaşımları dört kategoride inceler: Kapitalizmin Çeşitliliği Yazını, Düzenleme Okulu, Açık Marksizm ve Gramsci’ci Tarihsel Materyalizm. Eleştirel siyasi ekonomi yazını ana akım yaklaşımların krize ilişkin açıklamalarını nasıl değerlendirir? Avro krizini ve krize neden olan sosyo-ekonomik yapıyı ve çelişkilerini nasıl açıklar? Krize karşı ne gibi politikalar önerir? Çalışmada eleştirel siyasi ekonomi yazınının özellikle Avrupa entegrasyonunu küresel bir yapı içinde analiz etmesi, entegrasyonun kendiliğinden devam eden değil sınıf çatışması temelinde gelişen bir süreç olduğunun altını çizmesi ve mevcut güç ilişkilerinin sorunsallaştırması noktasında literatüre katkı yaptığı tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Avro krizi, Siyasi ekonomi, Avrupa çalışmaları.
Küreselleşme, Avrupa Entegrasyonu ve Genişleme Lütfi Doğan
Avrupa entegrasyonu sıklıkla demokratik normlar ve sosyal değerler üzerine kurulu bir birlik olarak değerlendirilmektedir. Bu değerlendirmeler, Avrupa entegrasyonuna ilişkin bir tür rasyonaliteyi ifade etmektedir. Bu makale, Avrupa entegrasyonuna ilişkin bu rasyonaliteyi sorgulamayı, Avrupa entegrasyonunun bir sermaye projesi olarak oluşumunu ve küreselleşme, entegrasyon ve genişleme ekseninde dönüşümünü tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Makalede temel olarak, Avrupa entegrasyonunun niteliğine ilişkin çeşitli yaklaşımlar ortaya konulmakta, entegrasyonun bir sermaye projesi olarak Batı Avrupa’da bütünleşik bir kapitalizm yaratma girişimi olarak ortaya çıktığı saptaması yapılmaktadır. Bununla birlikte, Avrupa entegrasyonunun, projenin başlangıcından itibaren genişleme iddiasında olmadığı, fakat sermayenin uluslararasılaşma, merkezileşme ve yoğunlaşma eğilimlerine paralel bir biçimde küreselleşme-entegrasyon ilişkisi çerçevesinde genişlemeye yöneldiği iddia edilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Avrupa entegrasyonu, kapitalizm, küreselleşme, genişleme.
Geç Kapitalizmlerde Uluslararasılaşma ve Devlet: Çin, Rusya ve İran Ekseni Engin Sune
Kapitalizmin neoliberal biçiminin küresel düzlemde egemenlik kazanarak Batı’nın hegemonyası altında yerküreyi biçimlendirdiği bir dünya düzeninde, alternatif bir strateji ekseninde kapitalistleşen ülkelerin ne tür bir etki yarattığı tartışma konusudur. Sermayenin uluslararasılaştığı bir süreçte bu etkinin anlaşılması, ilgili ülkelerin küresel kapitalist sisteme eklemlenme biçimlerine ve devlet yapılarına odaklanmayı zorunlu kılmaktadır. Bu çalışma, bahsi geçen sürecin bir uğrağı olan devletin uluslararasılaşması kavramına odaklanarak uluslararası yapının belli bir kapitalist biçimin hegemonyasında olmasının geç kapitalistleşen ülkelerin kapitalizme geçiş sürecine etkisini incelemektedir. Teorik düzeyde ortaya konulan tartışma, kapitalizmin Çin, Rusya ve İran’da aldığı biçimin analizi ve bu ülkelerin uluslararası kapitalist iş bölümündeki konumlarının ortaya konulmasıyla desteklenmektedir. Bu analiz ilgili toplumsal formasyonlar ekseninde ortaya çıkan yapının küresel kapitalist sisteme tehdit yaratıp yaratmadığını da tartışmaya açmaktadır. Bu amaçla çalışma, Çin, Rusya ve İran’daki iktisadi/ politik yapıların küresel kapitalist sistemin dayattığı yapılarla diyalektik ilişkisini inceleyerek alternatif bir dünya düzeninin kaynaklarının Avrasya ekseninde mevcut olup olmadığını ortaya koymaya çalışmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Devletin Uluslararasılaşması, Neoliberalizm, Çin, Rusya, İran.
Dünya Sisteminin Hegemonya Döngüleri ve Çin’in Tek Kuşak Tek Yol Girişimi Yunus Emre Mahir
Bu çalışma, Çin’in 2013 yılında başlatmış olduğu Tek Kuşak Tek Yol girişimini, Çin’in kapitalist dönüşümünün siyasal ve ekonomik dinamiklerini içerecek şekilde, kapitalist dünya sisteminin hegemonya döngüleri ile bağlantılı olarak analiz etmeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla Giovanni Arrighi ve Kojin Karatani’nin geliştirdiği hegemonya döngüsü tezleri karşılaştırılmalı olarak işe koşulmuştur. Arrighi’nin açıklama modelini takip edersek, bu girişim, Çin merkezli daha eşitlikçi ve muhtemelen kapitalist olmayan olası yeni bir hegemonya rejiminin öncülü olarak ele alınabilir. Karatani’nin tezinden yola çıkarsak ise bu girişim, dünya tarihinin hegemonik bir devletin var olmadığı merkantilist-emperyalist aşamasına geçilmesinin bir belirtisi olarak görülebilir. Buna göre ABD merkezli, sermayenin uluslararası serbest hareketine ve ulus devletlerin siyasal egemenliğine dayalı hegemonya rejiminin pratik olarak ortadan kalkmış olduğu koşullarda, merkantilist ekonomi politikaları ve ulus-devletlerin bir araya gelerek oluşturdukları emperyal karaktere sahip bölgesel işbirlikleri ortaya çıkmaktadır. Çin’in Tek Kuşak Tek Yol girişimi de böylesi bir bölgesel siyasal birliğin kurulmasına ve başta Çin sermayesi olmak üzere bu bölgesel birliğe katılan ülkelerin sermayelerinin birikimine ve kârlılığını sürdürmesine katkı yapmayı amaçlamaktadır. Başta dünya sisteminin merkez ülkeleri olmak üzere, tüm dünyada merkantilist-emperyalist politikalar yaygınlaşır ve bu karakterdeki siyasal hareketler iktidara gelirken, Çin de bu sistemik baskı karşısında kendi payına düşen rolü oynamaktadır. Sonuç olarak bu girişim, yeni bir hegemonya kurma çabasının değil, aksine bir hegemonyanın olmadığı ve yakın zamanda muhtemelen yenisinin kurulamayacağı bir dünya sistemine uyum sağlama arayışının bir parçasıdır.
Anahtar Kelimeler: Hegemonya döngüsü, Kapitalizmin geleceği, Emperyalizm, Tek Kuşak Tek Yol.
Kapitalist-Emperyalist Dünya Sistemi ve Çin: Çevreden Merkeze Uzun Yürüyüş mü, Engelli Koşu mu? Onurcan Ülker
Çin 1970’lerin sonundan bu yana, üretici güçlerin gelişmesine yönelik aşırı bir tapınma temelinde meşrulaştırılan, aşamalı fakat istikrarlı bir kapitalist yeniden-inşa sürecinden geçiyor. İhracat-merkezli büyüme stratejisi, 2008 krizine dek, sosyalizm-sonrası dönemin ‘reformcu’ önderleri tarafından uygulamaya konulan Çin sermaye birikim modelinin merkezinde yer aldı. Ne var ki 2008’den sonra, Çin’de üretilen mallara yönelik küresel talebin düşmesi ve Çin’in ekonomik büyümesinin yavaşlaması, ÇKP’yi ‘reform ve dışa açılma’dan geri adım atmaksızın yeni bir yol izlemeye zorladı. O zamandan beri ÇKP’nin henüz 1990’ların sonunda geliştirdiği ‘dışarı yönelme’ stratejisi, ‘Çin’e özgü’ sermaye birikiminin omurgası hâline gelmiş durumda. Çin’in çektiği doğrudan yabancı yatırım miktarı hâlâ muazzam büyüklükte; ancak son yıllarda Çin, aynı zamanda dünyadaki ikinci büyük net sermaye ihracatçısına da dönüştü. Küresel Güney’in hammadde zengini ülkelerinde Çin etkisi gittikçe artıyor ve Çin, artık çok daha etkin bir dış politika izliyor. Bu güncel gelişmeler, Çin içinde ve dışındaki Marksist çevrelerde de, Çin’in devasa sermaye ihracının niteliği ve Çin’in mevcut kapitalist-emperyalist dünya sistemi içindeki rolüne ilişkin tartışmaları tetikliyor. Bu makalenin amacı da, Çin’in yoksul, tarıma-dayalı bir çevre ekonomisinden kapitalist (hatta kimilerine göre ‘emperyalist’) bir süper-güç konumuna ‘yükselmesi’ni baltalayabilecek yapısal sınırlılıkların bir tahlili ışığında, söz konusu tartışmalarda dile getirilen farklı argümanların eleştirel bir değerlendirmesini sunmaktır.
Anahtar Kelimeler: Kapitalist-emperyalist dünya sistemi, Çin’in yükselişi, Çin Komünist Partisi (ÇKP), piyasalaşma, sermaye ihracı.
Türkiye’nin AKP Dönemi Orta Doğu ve Kuzey Afrika’da İzlediği Alt-emperyalist Dış Politika Gönenç Uysal
Türkiye’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ile derinleştirdiği siyasi ve ekonomik ilişkiler, ana akım düzlemde AKP’nin izlediği “proaktif” dış politika ile açıklanmaktadır. Söz konusu “proaktif” dış politikayı devleti sermaye-sermaye ve emek-sermaye çelişkilerinden soyutlayan ve ulusal ile uluslararası alanlar arasındaki görüntüdeki ayrımı özsel kabul eden anaakım yaklaşımların aksine bu makale, kuramsal çerçevesini Marksizm’den yararlanarak çizerek devleti ve dış politikasını dünya kapitalist sistemindeki sınıfsal çelişkilere ve bu çelişkilerin tarihselliğine içkin kavramsallaştırmaktadır. Bu bağlamda özellikle eşitsiz ve bileşik gelişme yaklaşımından yararlanan makale, AKP dönemi Türkiye dış politikasını içsel ve yabancı sermaye fraksiyonları arasındaki ekonomik rekabet ile emperyalist ve periferal devletler arasındaki jeopolitik çekişmelerin kesişimine oturtmaktadır. Böylece, AKP’nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da izlediği “proaktif” dış politikasını Türkiye, Batı ve Körfez ülkeleri arasındaki ekonomik ve jeopolitik rekabet ile şekillenen ve söz konusu rekabeti yeniden üreten altemperyalizmin belirli bir toplumsal-tarihsel biçimi olduğunu savunmaktadır.
Anahtar kelimeler: Türkiye, Ortadoğu ve Kuzey Afrika, Dış Politika, Marksizm, Sermaye.
Türkiye’deki Suriyeli Mülteci İşçileri Konumlandırmak: Mekânsal Ayar, Sermaye ve Devlet Cenk Saraçoğlu - Daniele Belanger
Türkiye’de bir mülteci ya da vatandaşlık statüsü olmadan yaşamlarını sürdürmeye çalışan Suriyeli mültecilerin önemli bir kısmı yerleştikleri şehirlerde kayıt dışı emek süreçlerine dâhil olmuş durumdadır. Bu durum, Türkiye’deki Suriyelilerin sadece mülteci ya da sığınmacı değil aynı zamanda yerinden edilmiş geçici göçmen işçiler olarak da ele alınmasını gerekmektedir. Bu sayede, Türkiye’deki Suriyeliler meselesini, mülteci çalışmaları literatürünün çerçevesiyle sınırlı kalarak ağırlıklı olarak mülteciler ile devlet arasındaki hukuki bir ilişki temelinde inceleyen çalışmaların ötesine geçilebilir. Bu çalışma, mültecilerin devlet yanında sermaye sahipleri ve Türkiyeli işçiler ile girdikleri özgül ilişkileri çözümlemeye olanak sağlayan bir bakış açısının geliştirilmesi amacıyla batılı kapitalist ve Ortadoğu’daki körfez ülkelerindeki göçmen emek istihdamının işleyişini ve bunun sermaye sınıfı için anlamını çözümleme amacıyla da işler kılınan David Harvey’e ait “mekansal ayar” (spatial fix) kavramına başvuracaktır. Makale, 2016-2018 yılları arasında İzmir’de yapılan bir alan çalışmasının bulgularına dayanarak çeşitli sektörlerdeki sermaye sahiplerinin ücretlerin daha da baskılanması ve emek süreçleri üzerindeki denetimin daha da artırılmasının önündeki “ulusal” engelleri Suriyeli mültecilerin kayıt dışı istihdamı vasıtasıyla nasıl aştığını “mekânsal ayar” kavramı çerçevesinde göstermeye çalışacak.
Anahtar Kelimeler: Suriyeli mülteciler, mekânsal ayar, yerinden edilme, emek, yeniden üretim, geçici koruma.
Kitap İncelemesi:
Adı Konmamış İmparatorluk ve “Göreli Özerklik” Sorunu
M. Gürsan Şenalp
Panitch, L. ve S. Gindin (2019) Küresel Kapitalizmin Oluşturulması: Amerikan İmparatorluğunun Siyasal İktisadı, çev: Ü. Şenesen, İstanbul: Yordam Kitap, 430 sf.