53. Sayı – Feminist Politika ve Kadın Emeği

Sayı Editörleri: Coşku Çelik, Deniz Parlak, Ecehan Balta, Melda Yaman, Yasemin Özgün

Toplumsal Yeniden Üretim Birleşik Bir “Feminist” Teori? Melda Yaman

Toplumsal yeniden üretim feministleri günümüz toplumlarında kadınların ezilmesini kadınların toplumsal yeniden üretim süreçlerindeki rolleri ile ilişkilendirirler. Ataerkil sistemi reddederek ve toplumsal yeniden üretimi kapitalizme tabi kılarak, toplumsal
cinsiyet eşitsizliğinin kaynağını kapitalizme dayandıran, birleşik –“birleştirilmiş”- bir teoriyi savunurlar. Yüzde 99 için Feminizm başlıklı feminist manifestonun yazarları da benzer bir anlayışa sahiptir. Toplumsal yeniden üretim yaklaşımını başlıca iki sorunsal bağlamında tartışacağım. İlki, toplumsal yeniden üretim, toplumun bütüncül bir analizini inşa etmek ve kadınların ezilmesini açıklamak için elverişli bir kavram mıdır? Buna yanıtım evet; toplumsal yeniden üretimin toplumun kritik bir uğrağı (moment) olduğunu kabul ediyorum. İkinci sorunsal – toplumsal yeniden üretimden hareketle- kadınların ezilmesinin sadece sermayeyle açıklanıp açıklanamayacağıdır. Buna yanıtım ise olumsuz. Buna karşı, günümüz toplumlarında kadınların ezilmesini açıklamak için kapitalizm analizinin tek başına yeterli olamayacağını, ataerkil sistemin de hesaba katılması gerektiğini savunuyorum.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal yeniden üretim, Marksist feminizm, sosyalist feminizm, yüzde
99 için feminizm, iki sistem teorileri, birleşik kapitalizm.

Gündelik Deneyimler Üzerinden Türkiye’de Kadın Emeği ve Borçluluk Pelin Kılınçarslan

Hanehalkının kredi ve kredi kartı kullanımı son yıllarda dikkat çekici niteliktedir. Borca dayalı tüketim o denli yaygınlaşmıştır ki günümüzde pek çok aile, gündelik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için krediye bağımlı hâle gelmiştir. Toplumsal yeniden üretimin artan maliyeti özellikle düşük gelir gruplarını borçlanmaya zorlamakta ve bu süreçte kredi, neoliberal bir eşitsizlik yönetimi aracına dönüşmektedir. Finansal araçlara erişimin kolaylaşması, sosyal güvenlik sisteminin zafi eti, kamusal hizmetlerin metalaşması ve derinleşen sosyoekonomik eşitsizlikler neticesinde kredi mekanizmaları, önceden kısmen devletin himayesinde olan refah uygulamalarının bir ikamesi olmaktadır. Dolayısıyla hanehalkı borçluluğu, kapitalist üretim ve toplumsal yeniden üretim ilişkilerinin temelinde şekillenen, sınıf ve toplumsal cinsiyet eşitsizlikleriyle örülü, karmaşık bir meseledir. Bu bağlamda, kadınların borçluluğu nasıl deneyimlendiğine bakmak ve şu soruları sormak oldukça önemlidir: Borçluluk, toplumsal yeniden üretimin belirleyici öznesi olan kadınların hane içinde veya dışında emeğe katılım süreçlerini nasıl etkilemektedir? Bugünü belirsiz bir yarına bağlayan borçluluk durumu, kadınların gündelik hayatlarında nasıl açığa çıkmaktadır? Bu deneyimler; üretim, toplumsal yeniden üretim ve güç ilişkileri bağlamında neye tekabül etmektedir? Bu çalışma, bahsi geçen soruları İstanbul’da borçlu hanelerden
kadınlarla yapılan görüşmelere dayanarak yanıtlamayı hedeflemek edir. 2000’li yılların başından itibaren hanehalkı borçlanma oranının altı kat arttığı, borçluların çoğunluğunu alt sınıfla ın oluşturduğu ve kadın emeğinin daha yoğun baskılarla karşılaştığı Türkiye’de, kadınların deneyimlerine yer vermek özellikle önemlidir. Mülakatlar gösteriyor ki borçluluk, kadınların ücretli/ücretsiz emeğe ve enformel/formel işgücüne katılımlarını
veya katılım biçimlerini etkilemektedir. Üstelik kadınların buradan doğan deneyimleri, emek piyasasının ve sosyal politikaların cinsiyetçi yapısının yanı sıra ailedeki cinsiyet rolleri ve annelik ya da “ev kadınlığına” atfedilen manalar aracılığıyla şekillenmektedir. Bu noktada borçluluk ve kadın emeği arasında iki yönlü bir ilişki ortaya çıkmaktadır: Bir taraftan borç yükü, kadın emeğinin hane içi ve emek piyasasındaki eşitsiz konumunu pekiştirirken diğer taraftan kadın emeği, borç yüküyle başa çıkabilmenin önemli bir dayanağı olmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Hanehalkı borcu, toplumsal cinsiyet, emek, toplumsal yeniden üretim.

Domatesler ve Aileleri: Bağımlı Bir İlişkinin Hikâyesi Emine Erdoğan

Bu yazı üretim ilişkileri ve yeniden üretim ilişkileri arasındaki bağımlı ilişkiyi domates üretimi üzerinden anlamaya çalışmaktadır. 2013 ve 2015 yılları arasında Batı Anadolu’daki çeşitli domates tarlalarında ve bir domates fabrikasında yapılmış olan katılımlı gözlem verilerine dayanan çalışma, Türkiye’nin küresel gıda sistemine eklemlenmesinde kadının hane içi ve dışındaki emeğinin dönüştürücü rolünü vurguluyor. Bunu yaparken domatesin ekimi, toplanması ve işlenmesi aşamalarına odaklanarak, sırasıyla çiftçilerin “yatay eklemli
geniş aile” yapısının, mevsimlik tarım işçilerinin “klasik geniş aile” yapısının ve fabrikada işçilerinin “dönüşmekte olan aile” yapısının domates üretimini nasıl şekillendirdiğine ve bu aile yapılarının domates üretiminin kapitalist koşulları ile nasıl şekillendiğine bakıyor. Ataerkillik ve emek sürecinin organizasyonuna dair tartışmaların meta zinciri analizini nasıl feministleştirebileceğini tartışan makale, toplumsal cinsiyet kimliklerinin inşasının üretim ve yeniden üretim ilişkilerinin kesişiminde ele alınması gerekliliğini vurgulamakta ve dolayısıyla “ataerkil kapitalizm” kavramsallaştırmasının revize edilmesine yönelik önerilerde bulunmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Üretim ve Yeniden Üretim İlişkileri, Kadın Emeği, (Feminist) Meta Zinciri Analizi, Toplumsal Cinsiyet Kimlikleri, Ataerkil Kapitalizm.

Soylulaştırma, Yeniden Üretim Krizi ve Cinsiyet: Tarlabaşı’nda Yaşayan ve Çalışan Alt Sınıftan Kadınların Soylulaştırma Deneyimleri Bahar Sakızlıoğlu

Soylulaştırma, cinsiyet ilişkilerini dönüştürür ve cinsiyete dayalı eşitsizliklerin yeniden üretimine neden olur. Soylulaştırma ve toplumsal cinsiyet ilişkisine odaklanan çalışmaların sayısı son dönemde artmış olmasına rağmen, ilgili yazın konuya dair kısmi bir tablo sunmaktadır. Bu çalışma, soylulaştırma sürecinde 1) mekan ve cinsiyetin yeniden inşa edilişi; 2) yeniden üretimin maddi ve duygusal emek yükünün sınıflar arası ve cinsiyetli
devrini sorunsallaştırır. İstanbul’un Tarlabaşı semtinde, soylulaştırma sonucu yerinden edilme tehdidi altında yaşayan ya da halihazırda yerinden edilmiş alt sınıftan kadınların deneyimlerini, semtte yaşayan ve çalışan 26 kadınla yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşme ve katılımcı gözlemlere dayalı olarak aktarır. Çalışma semtteki soylulaştırma sürecinin alt sınıf kadınların hayatını ekonomik ve sosyal açıdan zorlaştırdığını,
semtte beraber yaşayan ve çalışan trans kadınları yerinden ederek homofobik tehditlere daha açık hale getirdiğini, yenileme alanında gerçekleşen yıkımla beraber sokakların tekinsizleştiğini ve bununla beraber de kadın bedeni ve mekânsal hareketliliği üzerinde erkek kontrolünün arttığını bulgulamıştır. Bir diğer bulgu da soylulaştırılan semtte yeniden üretimi sürdürmek için gerekli maddi ve duygusal emeğin alt sınıftan kadınlar
için ağırlaştığıdır.
Anahtar Kelimeler: Cinsiyet-soylulaştırma ilişkisi, yeniden üretim krizi, duygusal emek, İstanbul.

Forum Feminist Dava Takibi: Kadın Dayanışması Yaşatır! Yasemin Özgün (Praksis), Ayşe Zilan, Betül Çetin, Neriman Ersin, Perihan Meşeli, Selmin Cansu Demir

Kadına yönelik şiddetin katliam boyutlarına ulaştığı son 20 yılda, yükselen kadın hareketinin ve feminist mücadelenin yanı sıra yüreğimize su serpenlerin başında Türkiye’nin her yerinde canla başla o davadan bu davaya koşturan feminist avukatlarımız ve onlarla beraber süreci takip eden feministler geliyor. Uzun yıllardır
“Kadın cinayetleri politiktir”, “münferit değil sistematik”, “kadının beyanı esastır” diyerek yola çıkan feministler hem kadın cinayeti davalarını hem de kendini savunan kadınların davalarını kolektif olarak takip ederek süreci politikleştirmenin yanı sıra hukuk sisteminin “erkek” yapısını deşifre ediyorlar. Feminist avukatlar ise yaptıkları
savunmalar ve sürecin tümündeki tavır ve sözleriyle erkek egemen sisteme önemli bir müdahalede bulunuyorlar ve “feminist dava takibi” kavramı hem Türkiye feminist mücadelesi hem de hukuk mücadelesi literatürüne giriyor.
Praksis’in bu sayısında, farklı illerde feminist dava takibi yapan ve genç yaşlarına rağmen bu alanda oldukça fazla deneyim ve bilgi biriktiren avukat arkadaşlarımızla yaptığımız “forum” da feminist dava takibi, temel zorlukları, kadın dayanışmasının bu süreçteki önemi, “erkek yargı”nın erkek şiddeti’ni nasıl beslediği ve bununla nasıl mücadele edilebileceği üzerine konuştuk.

Nuray Ergüneş Politik İktisat Makale Ödülü Türkiye’de Yedek İşgücü Ordusu ve Farklı Biçimleri: Hane Halkı İşgücü Anketlerinden Gözlemler, 2004-2013 Senem Oğuz

Bu çalışma Türkiye’de yedek işgücü ordusunun ve aldığı farklı biçimlerin Hane Halkı İşgücü Anketleri ile belirlenip gözlemlenmesine odaklanmaktadır. Bu doğrultuda resmî işgücü istatistiklerini oluşturan anket soruları yedek işgücü ordusunun durgun, saklı, akıcı ve yoksul biçimlerinin belirlenip gözlemlenmesi için yeniden ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı, Türkiye’de yedek işgücü ordusu ve aldığı farklı biçimlerin somutlaştırılıp gözlemlenmesine ve bu bağlamda kapitalist emek sürecinin resmî işgücü verileriyle incelenmesine katkı
sunmaktır. Anketlerin karşılaştırılabilir yıllık mikro verileri bu incelemeyi 2004-2013 yılları ile kısıtlasa da 2008 krizinin etkilerinin gözlemlenmesine izin vermektedir. Bu incelemedeki bazı önemli bulgular Türkiye’de yedek işgücü ordusunun büyüme eğiliminde olduğunu, bu eğilimdeki en büyük payın enformel ve atipik biçimlerde çalışanları kapsayan durgun yedekteki artışla ilgili olduğunu ve başta kadınlar olmak üzere saklı yedektekilerin işgücüne katılımıyla saklı yedeğin küçülüp durgun yedeğin genişlediğini göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye’de yedek işgücü ordusu, göreli artı nüfus, işgücü anketleri, kapitalizm, emek süreci.

Sevilay Kaygalak Kent Çalışmaları Makale Ödülü Gecekonduda Eğitime Kuşaklararası Yaklaşım: Sınırlar, Beklentiler, Tercihler Leyla Bektaş Ata

Kent, yoksulluk ve gündelik hayat çalışmalarından temellenen bu araştırmada, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinden İzmir’in gecekondu mahallelerinden Limontepe’ye göç eden sakinlerin, çocukları için tahayyül ettiği gelecekte eğitimin rolü incelenmektedir. Eğitime yüklenen anlam ve beklentileri kuşaklar üzerinden değerlendiren araştırmada, mahallenin fiziksel ve kurumsal olanaklarıyla eğitim alan (ikinci) kuşağın, kentin çevresi olarak
addedilen bir gecekondu mahallesinde yetiştirilme ve eğitim durumları üzerinden sınıfsal hareketliliklerinin imkânları sorgulanmaktadır. Kendi durumlarını değerlendiren ikinci kuşak mahallelinin, bir sonraki kuşak için tahayyül ettiği koşulları ve uygulamaya çalıştığı pratikleri, mekânda sınıfsallığın kurulması ve sürdürülmesi üzerinden ele alınmaktadır. Araştırma, iki temel soruya yanıt aramaktadır: Gecekondu mahallelerinin gündelik hayatında eğitimin yeri nedir? Eğitime yüklenen anlam ve beklentiler kuşaklar arasında ne tür benzerlik ve
farklılıklar taşır? Bu çalışma, Ocak – Eylül 2017 tarihleri arasında araştırmacının çocukluk mahallesi olan Limontepe’de, etnografik yöntemin sağladığı olanaklarla yürüttüğü alan araştırmasından elde edilen verilere dayanmaktadır.
Anahtar Sözcükler: Gecekondu, eğitim, sınıf, yoksulluk, etnografi.

Sevilay Kaygalak Kent Çalışmaları Seçici Kurul Özel Ödülü Neoliberal Dönemde Tahran’da İşportacılık Mehrdad Emami

İşportacılık Ortadoğu ülkelerinde akademik olarak enformel ekonominin başka görünümlerine göre daha az dikkat çekmiştir. İşportacılığa yönelik akademik ilgi, “Arap Baharı” olarak bilinen olaylarla birlikte ortaya çıkmıştır. Tunuslu işportacı, Muhammad Buazizi’nin kendini yakarak intihar teşebbüsü, belediye zabıtaları tarafından mallarının zapt edilmesine karşı bir eylemdi ve bu eylemin neticesinde Tunus’ta ve diğer Kuzey
Afrika ülkelerinde protestolar ortaya çıktı. Kent yoksullarının önemli bir kısmını oluşturan işportacıların genel durumu Orta Doğu ülkelerinde benzerlik göstermektedir. Örneğin, Tahran’daki işportacılar zabıtalar tarafından daima baskıya maruz kalmaktadır. Bu baskılar sadece işportacıları sokaktan silmek ve mallarına el koymakla sınırlı kalmamıştır; çoğunlukla fiziksel şiddeti ve aşağılamayı da içermekte, hatta son yıllarda görüldüğü üzere
işportacıların zabıtalar tarafından öldürülmeleri noktasına kadar varmaktadır. Bu süreçte Tahran Büyük Şehir Belediyesi’nin kaldırım işgali biriminin özelleştirilmesi çok önemli bir rol oynamıştır. Bu yazıda Tahran’daki kent yoksullarının önemli bir parçasını oluşturan işportacıların genel durumu ve işportacılığa karşı mücadelenin farklı evreleri sosyo-politik bir analiz üzerinden açıklanacaktır. Bunun için, Tahran’da 10 işportacı ile derinlemesine mülakat gerçekleştirilmiştir. Bir iş olarak işportacılık, esnaf-zabıta ile ilişkiler, işportacılar arası ilişkiler, siyasal anlayış-katılım ve kadın işportacıların durumu şeklindeki tartışma başlıkları derinlemesine mülakatlardan çıkarılmıştır. İşportacılığa karşı mücadelenin uygulamalı ve sosyo-kültürel boyutları ise bu bağlamda farklı örneklerle izah edilecektir. Tahran’daki “İnzibat-i Şehri” uygulamasıyla sadece işportacılığa karşı bir denetim mekanizması oluşturmak değil, aynı zamanda kent yaşamında “uygunsuz unsurlar” olarak görülen bütün toplumsal katmanlar üzerinde disiplin sağlamak amaçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Tahran, İşportacılık, Neoliberalizm, İşportacılığa karşı mücadele, Kent
politikaları.

Kitap Eleştirisi

Bir Kadın Grevi: Serbest Bölge’de Kadın İşçi Olmak
Fethiye Beşir-İletmiş

Saygılıgil, F. (2018) Bir Kadın Grevi: Serbest Bölgede Kadın İşçi Olmak, İstanbul: Güldünya Yayınları.

Film Eleştirisi

“Roma”nın Kadınları Yasemin Özgün

About the author