55. Sayı Editörleri: Çağlar Dölek, Ezgi Doğru, Nevra Akdemir, Pınar Bedirhanoğlu, Tolga Tören, Yasin Durak
Kara Ölüm’den Covid-19’a, Kapitalizmin Yükselişi ve Çöküşü Haldun Gülalp
Kapitalizmin, kendi iç dinamikleriyle yaşam döngüsünün sonuna yaklaşırken karşılaştığı Covid-19 pandemisi, sadece sistemi kökten sarsan derin bir krize neden olmadı, aynı zamanda kapitalizmsonrası bir düzenin unsurlarını oluşturabilecek toplumsal nüvelerin belirmesine de yol açtı. Bu durum, on dördüncü yüzyılda Avrupa’da yayılmaya başlayarak feodalizmin çözülmesine ve yerine kapitalist düzenin geçmesine yol açan Kara Ölüm’ü hatırlatır. Makale, bu iki dönem arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları dikkate alan analitik bir karşılaştırma yaparak, güncel olaylarla uzun vadeli sınıfsal dinamikler arasında bağlar kuran bazı öngörülerde bulunmayı denemektedir.
Anahtar Kelimeler: Kapitalizm, Kara Ölüm, Covid-19, dijital devrim, ekolojik tarım.
Yuvarlak Masa Toplantısı: “Yaşamı Yeniden Örgütlemeliyiz, Çünkü Pandemi Bizi Yeniden Örgütledi" Nilay Etiler, Aslı Davas, Çağhan Kızıl, Bülent Şık, Tolga Tören, Nevra Akdemir
Pandemide Küresel Emek Çalışmaları: Belirmekte Olan Gündem İçin Notlar Çeviri: Gaye Yılmaz, Tolga Tören
Alfredo Saad-Filho ile Söyleşi: “Salgında En Fazla Can Kaybı Neo-Liberal Planın Öncü Ülkelerinde Yaşanıyor” Ezgi Doğru, Mert Karabıyıkoğlu Çeviren: Özge Oğuz
Kapitalizmin Krizleri Üzerine Gözlemler Galip L. Yalman
Kapitalist toplumlar, 2008 küresel finansal krizden bu yana geçen zaman diliminde karşı karşıya kaldıkları ekonomik, toplumsal ve insani krizlerle baş etmeye çalışırken bir dizi travmatik değişim geçirmişlerdir. Bu uzun kriz dönemi bağlamında ortaya çıkan siyasal ve toplumsal gelişmeleri irdelemek amacıyla, çeşitli kuramsal yanıt arayışları da gündeme gelmiştir. Finansallaşma gibi kavramların aynı zamanda dönemleme aracı olarak da kullanılmasından ötürü, bunların geçmiş ve süregelen dönemlerin karşılaştırılması açısından sorgulanması önem kazanmaktadır. Bu gibi kavramsal kategorilerin üzerinden yapılan kuramsal tartışmalar pandemi sürecinin belirlediği toplumsal yeniden üretim krizinde daha da belirleyici hale gelmiştir.
Anahtar Kelimeler: kriz yönetimi, neoliberal hegemonya, borçlanma, finansallaşma,
toplumsal yeniden üretim.
Pandemi, Yeni(den) Devletçilik ve Sınıf Hareketi Mert Büyükkarabacak
Neoliberalizmin 2008 küresel krizinden bu yana aşamadığı kendisini yeniden üretme zorlukları Covid-19 pandemisinin olağanüstü koşulları ile birleşince alternatif bir sosyopolitik çerçeve olarak devlet kapitalizmi yeniden gündemin merkezine oturdu. Çin ve diğer kalkınmakta olan ülkelerin yükselişi küresel hegemon ABD’nin zayıflaması ile birleşince dönüşüme oldukça açık, kaotik bir döneme girildiğine dair intibalar da güçleniyor. Bu makalede, devlet kapitalizmi kavramı, tarihsel bir çerçeve içinde farklı dönemlerde yaşanmış üç dalgası ekseninde ve her bir dönemi yaratan temel dinamikler, çelişkiler ve güç dengeleri çerçevesinde ele alınıyor. 1. Dalga, Friedrich List’in ulusal kapitalizm teorisi doğrultusunda Almanya’nın korumacı politikalar aracılığıyla İngiltere’yi yakalaması ve İngiltere’nin buna karşılık serbest ticaret ilkesini askıya alarak kendisini korumaya çalışması kapsamında inceleniyor. 2. Dalga ise komünist iktidarların varlığının, Batı işçi sınıfının ve ulusal kurtuluş savaşlarının yarattığı tehdidi ancak piyasanın yarattığı aşırılıkları denetim altına alabilen New Deal ve Keynesyen merkez politikaları ile belirleniyor. 3. Dalga ise 1. Dalga ile büyük benzerlikler göstererek çevrenin merkezi ekonomik kapasite olarak yakalaması ve merkezin buna karşı savunmacı refleksleri ile şekilleniyor. Makalenin ilerleyen bölümünde ise pandemi koşullarında şiddetlenen sorunlara işçi sınıfı hareketinin vereceği tepkilerin dönemin karakterini belirleyeceğini iddia ederek güvencesizliğe karşı mücadelenin sınıf hareketinin gelişimi açısından temel önemde olduğunu gösteriyorum.
Anahtar Kelimeler: Devlet kapitalizmi, post-COVID dönüşüm, güvencesizlik,
emperyalizm, sınıf.
Sermaye, Salgını Fırsata Çevirirken: MÜSİAD’ın İzole Üretim Üsleri Projesi Ebru Deniz Ozan
MÜSİAD, Korona Sonrası Üretim-Ticaret-Yatırım Planlaması / Normalleşme için Üretim Hamlesi başlıklı Üretim ve Yatırım Üsleri Projesi’yle, Tekirdağ, İstanbul Hadımköy, Hassa ve Karadeniz’de olmak üzere toplam dört bölgede “izole üretim üssü” kurulması planlandığını ilan etti ve projenin ayrıntılarını Mayıs 2020’de paylaştı. Küçük ve orta ölçekli sermayenin, KOBİ’lerin temsilcisi olan MÜSİAD, salgın sırasında ya da herhangi bir felaket karşısında üretimin durmadan devam etmesini sağlayacak bir mekânsal düzenlemeyi önerdi ve bunun için harekete geçti. Bu makale, MÜSİAD’ın İzole Üretim Üsleri Projesi’nden hareketle salgın gibi olağanüstü durumlar karşısında sermaye sınıfının, emek rejimine nasıl müdahalelerde bulunabileceğini irdeliyor. Son otuz kırk yılda çalışma ilişkilerinde, emek rejimlerinde ve emeğin denetim süreçlerinde meydana gelen değişiklikler ışığında bu projenin genel bir değerlendirmesini sunmayı amaçlıyor. Makale, bu projenin, sermayenin emek denetimi için farklı üretim modellerinde başvurduğu stratejileri bir arada barındırdığını ve Asya ülkelerinde yaygınlaşan yatakhane emek rejimiyle ciddi benzerlikler taşıdığını iddia ediyor. Sermayenin salgını fırsat bilerek sunduğu bu projenin ve bu tür bir mekânsal düzenlemenin yaygınlaşmasının işçi sınıfı açısından ne anlama geldiğinin ve olası sonuçlarının altını çiziyor.
Anahtar Kelimeler: MÜSİAD’ın İzole Üretim Üsleri Projesi, Salgın, Yatakhane Emek Rejimi
Pandemi Sürecinde Tarım Sorununu Yeniden Düşünmek Derya Nizam
Bu çalışma COVID-19 salgınıyla birlikte tarımsal üretimin aksayacağı ve gıda krizinin yaşanacağına dair endişenin hüküm sürdüğü bir ortamda tarım sorununu bugün yeniden nasıl ele almak gerektiğini sorunsallaştırmayı amaçlamaktadır. “Tarım sorunu” tanımlaması en geniş anlamda tarımda kapitalizmin gelişme yasalarına dair bir sorgulamaya işaret etmektedir. Klasik ekonomi politik perspektif üzerinden bakıldığında tarım sorunu kırda sermaye birikimi ve kapitalist üretim ilişkilerinin gelişmesi önündeki engellere işaret eder. Ekonomi politik yaklaşım tarımın artık kapitalistleştiği, meta üretimine ve dünya ekonomisine entegre olduğuna işaret etmektedir. Bu anlamda bildiğimiz “tarım sorunu” geçerliliğini yitirmiştir. Post-yapısalcı perspektif ise verimlilik ve ekonomik büyüme odaklı küresel şirket gıda rejimine karşı köylülerin verdiği mücadelelerle birlikte yeni toplumsal hareketlerin ortaya çıktığına işaret eder. Sağlıklı gıda, çevre dostu üretim, müşterekler ve gıda egemenliği gibi çeşitli değerler etrafında birleşen toplumsal hareketler tarımın sanayileşmesi ve kapitalistleşmesine karşı direnç geliştirmektedir. Bu yaklaşıma göre tarım sorunu tarımın siyasi bir inşa-süreç olarak nasıl örgütlenmesi gerektiğine dair bir sorundur. Ne var ki günümüze kadar alternatif bir düzenin oluşturulmasında uygulanacak politikaların ölçeği ve yönetim birimi konusunda yeni bir siyasi dilin oluşamadığı görülmektedir. Salgınla birlikte açlık ve kıtlık endişesinin artmasına neden olan temel sorun tarımsal üretimin hangi ölçekte planlanması ve yönetilmesi gerektiğine dair bu siyasi dilin eksikliğinin keşfidir. Bu bağlamda, çalışma bugün tarım sorununun tarımsal üretimin hangi ölçekte planlanması ve yönetilmesi gerektiğiyle ilgili bir sorgu alanına dönüştüğünü iddia etmektedir. Ne ekonomi politik ne postyapısalcı yaklaşımlarından biri yanında yer alarak değil, ancak alternatif bir bakış açısıyla bu siyasi dil kurulabilir. Bu bağlamda; tarım sorunu yereldeki mülkiyet ilişkilerinden ve küresel yönetim sorunundan bağımsız düşünülemeyecek bir sorundur.
Anahtar Kelimeler: Tarım, tarım sorunu, küçük meta üretimi, kalkınma, tarımsanayi, küresel gıda rejimi.
Salgın ve Sınıflar Yüksel Akkaya
Tarih yerleşik hayat ile birlikte insan-insan ilişkilerinde olduğu gibi insan-doğa ilişkilerinde de önemli değişikliklerin yaşandığını gösteriyor. Dünyanın “küçüldüğü”, bu ilişkilerin hızla yaygınlaşıp, yoğunlaştığı, ticaretin ve kârın büyük bir hırsla öne çıktığı, sermaye birikimi için kâr alanlarının ve kapsamının hızla genişletildiği dönemler salgın hastalıkların da ortaya çıktığı dönemler olmuştur. Üretim tarzlarına, bunun sonucu olan üretim ilişkileri ve toplumsal ilişkilere bağlı olarak salgın hastalıkların ortaya çıktığı, yayıldığı mekânlar ve etkilediği insanlar da farklılıklar taşımıştır. Bu farklılık en belirgin olarak kendisini sınıfsal olarak ortaya koymuştur. Tıp tarihi salgın hastalıklardan en çok emekçilerin, yoksulların ve dezavantajlıların olumsuz etkilendiğini göstermiştir. Bu özelliği ile salgın sınıfsal ve doğal olarak bunun uzantısı olarak da politik bir olgudur.
Anahtar Kelimeler: Üretim tarzı, salgın, sınıflar, emekçiler, yoksullar.
Sermayenin Egemen İstisnası: Liberal Matris ve Hoşnutsuzlukları Yahya M. Madra, Ceren Özselçuk Çeviren: Gökhan Demir
Bu yazıda amacımız neoliberalizmin gerilemesine koşut olarak ve ona karşı olma iddiasıyla ortaya çıkan neo-merkantilist muhayyileyi, içinde bulunduğumuz bağlamın siyasi iktisadın eleştirisine doğru yönelttiği bir sorun olarak kuramsallaştırmaktır. Bu neo-merkantilizm sorununu önce liberalizmin simgesel evrenine (liberal matris) gömülü ideolojik bir yapı olarak ve sonra da tarihselliği içinde, Marx’ın keşfi ve eleştiri nesnesi açısından ele alacağız. Marx’ta iki önemli kavrayış buluyoruz. Birincisi, meta soyutlamasının ve şirket egemenliğinin eklemlenmesi olarak artık değerin temellüküne ilişkin kuramsallaştırmasıyla ilgilidir. Bu kavrayışı çıkış alarak, sermayenin egemen istisnasının soykütüğünün izini, modern devletin bünyesine metastaz yaparken sürüyoruz. İkinci kavrayış, toplumsal yeniden üretime (üretim, temellük, dağıtım ve tüketime) ilişkin burjuva doktrinlerini ve bunların (neo-merkantilist muhayyile tarafından en banal biçimleriyle yeniden sahnelenen) öne sürdüğü çeşitli toplumsal uzlaşı görüşlerini sekteye uğratan Marx’ın komünist eleştirisi ile ilgilidir. Bu anlayıştan yola çıkarak, sadece (hiyerarşik/ırksallaştırılmış “yetenek” rejimleri aracılığıyla) şirket egemenliğini değil, aynı zamanda (“ihtiyaç” etrafındaki yasaklayıcı ve müsamahakâr buyruklar yoluyla) meta soyutlamasını da örgütleyen istisna mantığının komünist sekteye uğramasının açabileceği olasılıkları araştırıyoruz.
Anahtar Kelimeler: Neoliberalizm, neo-merkantilizm, şirket egemenliği, temellük, komünist sekte.
Burjuva Biliminin Sınırları ve Covid-19 Cihan Cinemre, Mehmet Şahinler
Bu çalışmada burjuva biliminin sınırlılıklarını ele alıyor, bu sınırlılıkların özellikle Covid-19 hakkında, onun nedenleri ve topluma etkileri hakkında tutarlı bir kuram ortaya koymadaki yetersizliğinde daha da görünür olduğunu öne sürüyoruz. Bu yetersizliğin kendi başına burjuva biliminin epistemolojisinden, bilim üretiminin mevcut tarzından, onun temel amacından, doğa ile ilişkisinden, tekelci örgütlenmesinden ve sermayenin egemenliği altındaki bilim insanlarının durumundan kaynaklandığı üzerinde duruyoruz. Bu anlamda herhangi bir bilimin çalışma kipliğinin ve onun kısıtlarının içerisinde etkin olduğu üretim ilişkileriyle birliği içerisinde düşünülmesi gerektiğini hatırlatıyoruz. Bu bağlamda burjuva bilgi üretim tarzının sınırlarını tartışıyor, Covid-19 salgınında bu tarz bir bilimin çelişkilerinin ve sınırlılıklarının açıkça ortaya çıktığını vurguluyoruz. Bu yolla burjuva bilimini aşan bir bilimi, sermayeye ve sermayenin yol açtığı ekolojik tahribata karşı mücadelenin praksisi için bir zemin olarak kavramayı öneriyoruz.
Anahtar Sözcükler: Covid-19, aşırı uzmanlaşma, kapitalizm, bilimsel üretim tarzı, kriz.